Geceye Övgüler Üzerine - Körü Körüne Muhafaza Etme Hakkında


"Her kim ki, bağlıdır eski zamanlara körü körüne, Sadece yalnızlık ve keder düşer hissesine" s.15

Geçmişte kalmış değerlerin kör biçimde savunulması, geçmişte yaşanmış şen bilmenin coşkusu içinde kalmış insanların deneyimlerini muhafaza edenler, eski olanı kendilerine yamalamaya çalıştıkça sahte avuntunun gizil bir erdem olduğuna inanırlar. Kör muhafaza ya da tekerrür edileni kutsamak, yalancı bir ışıktır. Geçmişin korunması üzerine düşünülmeksizin devam ettirilen döngü içinde kalmış insan sadece hınç ve nefret etmeyi kazanır. Kendisine acımasız ve ötekine zavallı halde yaşar, ruhsuz bir mahvolmuş bir insanda sevgi kalmaz. Bir zamanların kudretli meşalesinde insana coşkunluk ve pekinlik veren yol gösteren ışık ve yürekleri ısıtan ateş kaybolmuş, sönmüştür. Muhafaza etme, körü körüne çalışması buradan itibaren başlar, meşalenin içinde sadece küller vardır, geçmiştekini sıcak edinim olarak sunan zavallılar, kendilerini inandırmak için cam fanustaki külleri cam fanusun içine koyup içine yerleştirdikleri optiklerle, cam fanusu güneşe tutarlar. Optikler bir ışık yanıyormuşçasına etrafa ışık verir. Yalancı bir ateş yanmaktadır şimdi, geçmiş onların gözünde kusursuz bir şekilde burada ve şimdi olanı kapsamaktadır. Sahte bir ışık yayılması etrafında geçmişteki istemelerin sönmüş küllerini götürürler güneşe, doğanın gücüne dayanarak sinsi bir oyun oynarlar, bir sihirbaz gibi. Küllerinden yaratılmak istenen ateşin göremedikçe deliren bu insanlar, kibirli halleriyle ruhlarını kaybetmiş içgüdüsel bilgece olanı ararlar. Sinsice olan, kendilerinin sihirbazı ötekilerine hakikat meleği olarak gösterilir, küllerinden yaratılmak istenen, geçmiş günlerin arzusu ile yanıp tutuşan meşaledeki ateşin izleyicisi, kutsal sayılan muhafaza edilmiş değerleri ile bütün ketumluklarını doğanın üzerinde tutarlar. Anlatılmıştır onlara, parlak olan hakikatlerin şafağı ve istenmiştir hakikatlerin uygulanılmasını. Şimdi bu ateş izleyicisi, doğanın üzerinden hakim olamadığı içgüdüsel güç ister, teknik yoluyla bunu başarır. Ateşi gösterir, eski zamanlarda ışıksız kalmış kabileyi hayrete düşüren, insanlara şenlik veren bilge, şimdinin insanı bilge gibi mazhar olmak ister aramadan bulmadan, o fütursuzca hakikati buldum der. Ateş yaratmak isteyen insan, eski zamanların kutsal ancak şimdi kutsallığa küfür eden yalan bir ışıkla aydınlatır etrafı, ruhu çürümüş insanlar yaratılır, meşalenin küllerini sessizce üfürmüştür günümüzün büyücüsü. Sinsice takıştırıp süsleyip yeni bir meşale üretmiştir, teknik edinmiştir yayılmıştır dünyaya, arayış edinilen hakikati buldum denilerek küllerinden sıyrılmış meşale yanmaktadır. Kutsallığa gerek olmadan yanan meşale, insanın iç özüne seslenen kutsal sözler dağıldı bu dünyadan. Meşale, optiklerin yansıması ile doğaya hücum eden, insana içinden seslenen bir iktidar olmuş. Gündüz, bitinceye kadar, meşalenin insanları uykuya dalar, ve bize deli diyen bu güruh, onlar uyurken biz masa ışığımızı Novalis'in Geceye Övgülerine yönlendirip, kendimize yöneliriz, içsel halimizin sonsuz uzayında kayboluruz. 

Işık artık ne Tanrıların yurduydu, ne de gökyüzünden gelme bir işaretti.

Ta ki gece oluncaya kadar, sürekli muhafaza edinmeyi kendinde görenlerin karşısında duranlar, Novalis gibi Geceye Yönelir, gecede bulmaya çalışırlar ışıklarını ve anlarlar geçmişin bağını ileriyi taşımakla körü körüne muhafaza etmeden, geceye bakarlar kendilerine yönelirler, anlarlar kudretini Tanrı'nın ve hayranlıkla anarlar bir zamanlar Tanrı sevinci ve yaşam içindeki dünyanın insanlarını.



Yorum Gönder

0 Yorumlar